Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan Türkiye Ülke Raporu'na yanıt vererek, raporda yer alan "yargı ve temel haklar ile iç siyasi gelişmelere" ilişkin iddiaların taraflı, önyargılı ve gerçek dışı olduğunu bildirdi. Bakanlık açıklamasında, bu iddiaların Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki olumlu ilişkileri geliştirme çabalarıyla çeliştiğini de vurguladı.
Raporun Değerlendirilmesi
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Komisyonu tarafından oluşturulan raporda Türkiye'nin AB müktesebatına uyum düzeyinin detaylı bir şekilde ele alındığını belirtti. Kanıtlara dayanarak, Türkiye'nin katılım sürecinde yaşanan çeşitli zorluklara rağmen, AB üyeliğine olan bağlılığını açıkça ortaya koyduğunu ifade etti. Bu doğrultuda, ülkenin sağlam makroekonomik politikaları ve işleyen piyasa ekonomisine uyumunun olumlu bir şekilde raporda vurgulanmasının memnuniyet verici olduğunu belirtti. Ayrıca, Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de izlediği yapıcı yaklaşım ve Yunanistan ile ilişkilerde kaydedilen olumlu gelişmelerin raporda yer almasının önemli bir adım olduğu hususunu da dile getirdi.
Türkiye’nin AB İle İlişkileri
Bakanlık, Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda attığı adımlara dikkat çekerek, bu sürecin her iki taraf için de önemli fırsatlar sunduğunu ifade etti. Özellikle, ekonomik iş birliği ile siyasi diyaloğun derinleştirilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye'nin Avrupa ile olan büyüyen ekonomik ilişkilerinin hem AB ülkelerine hem de Türkiye’ye kazanç sağlayacak şekilde ilerlemesinin önem taşıdığı vurgulandı. Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin, Avrupa'nın güvenliği ve istikrarı için de kritik bir rol oynadığını belirterek, bu bağlamda iş birliğinin arttırılmasının gerekliliğine işaret etti.
Açıklamanın devamında Türkiye'nin olumsuz ve taraflı yorumlara karşı beklentileri dile getirildi. Türkiye, AB’nin Dış İlişkiler Konseyi kararlarını 15 Temmuz 2019'dan beri kaldırmasını istemekteki haklı beklentisini yineledi. Aynca, Türkiye'nin çok katmanlı dış politikası ve stratejik ortaklıkları güçlendirme çabalarının uluslararası arenadaki yapıcı rolüne vurgu yapıldı. Türkiye’nin AB açısından taşıdığı stratejik önemin öne çıkarılması önemseniyor. Bu bağlamda, Türkiye ve AB arasında yürütülecek iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
İlişkilerdeki Beklentiler
Türkiye, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde bazı temel beklentilerinin olduğunu ifade ediyor. Dış politikada etkin bir konumda bulunmanın yanı sıra, AB’nin tutumunun da bu bağlamda büyük önem taşıdığına işaret ediliyor. Türkiye, özellikle Dış İlişkiler Konseyi’nin 15 Temmuz 2019’da aldığı kararların gözden geçirilmesini ve kaldırılmasını istiyor. Bu taleplerinin arkasında yatan gerekçe, Türkiye’nin uluslararası toplumda daha aktif ve yapıcı bir rol üstlenmek istemesi. Ayrıca, Türkiye'nin dış politikasındaki çok katmanlı yaklaşımın, ülkenin stratejik ortaklıklarını güçlendirmeye yönelik çabaları desteklemesine dikkat çekiliyor. Türkiye’nin AB açısından neden bu kadar stratejik bir durumda olduğu ve bu değerlere dayalı iş birliğinin artırılması gerektiği konusunda net mesajlar veriliyor. Stratejik önemin yanı sıra, tarihi ve kültürel bağların da ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir faktör olduğuna vurgu yapılıyor. Bu durum, Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini daha güçlendirecek ve karşılıklı çıkarlar doğrultusunda bir dizi fırsat sunacaktır.
AB ile Kurumsal İlişkilere Dikkat Çekildi
Dışişleri Bakanlığı, AB ile olan ilişkilerde daha derin bir yaklaşım benimsenmesini öneriyor. Raporun içeriğinde, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimine ait fikirlerin yer aldığını ancak Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının göz ardı edildiği ifade ediliyor. Bu durum, AB’nin Kıbrıs meselesindeki taraflı tutumunun bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin bu konuya bakış açısı, her iki tarafın da haklarının dikkate alınması gerektiği yönünde. Bakanlık ayrıca, Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilişkilerde daha yapıcı bir tutum sergilemesi gerektiğini vurguladı. Yapıcı bir yaklaşım, ikili sorunların çözümü için kritik öneme sahiptir. Türkiye, AB'nin tarafsız bir tutum alarak ikili meselelerin çözümüne katkıda bulunmasını beklemekte. Bu tür bir tutum, hem Türkiye’nin hem de AB’nin menfaatine hizmet edebilir ve ilişkilerin daha sağlıklı bir şekilde ilerlemesine olanak tanıyabilir. Dolayısıyla, ilişkilerin zedelenmemesi adına her iki tarafın da ortak bir geleceği düşünerek hareket etmesi gerektiği ifade ediliyor.
